Robinhood ve Revolut, Avrupa’daki kripto hizmetlerini genişleterek MiCA çerçevesinden faydalanarak tokenleştirilmiş hisse senetleri ve Bitcoin ödemeleri sunmaya başlayacak.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), dijital euro projesinin geliştirilmesine ivme kazandırıyor ve 2025 yılına kadar altyapı sağlayıcılarının seçim sürecini tamamlamayı hedefliyor.
Avrupa’nın net düzenleyici yapısı, finansal kurumların ilgisini çekmekte. Ancak Tether CEO’su, stablecoin düzenlemelerinin küçük bankalar için tehlike oluşturabileceğine dair uyarılarda bulunuyor.
Avrupa, finansal kurumların kripto para birimlerine yönelmesiyle birlikte yenilik ve düzenleyici netlik sunan bir cazibe merkezi olarak öne çıkıyor.
Avrupa, Kripto Yeniliği İçin Cazip Pazar Oluyor
Öne çıkan ABD ticaret platformu Robinhood, Avrupa’da blockchain tabanlı bir ABD hisse senedi ticaret platformu kurmaya hazırlanıyor. Bu platform, kullanıcılara Arbitrum, Ethereum ve Solana gibi blockchainlerde yaşanan tokenleştirilmiş ABD varlıklarını ticaret etme imkanı tanıyacak. Bu girişim, Robinhood’un 7/24 ticaret yapabilmesini sağlayan ve likiditeyi artıran AB’nin Kripto Varlıklar Piyasaları (MiCA) çerçevesinde gerçekleştiriliyor.
Diğer bir yandan, dijital banka Revolut, Avrupa pazarındaki varlığını genişletiyor. Revolut, eski PayPal yöneticisi David Marcus’un liderliğindeki Lightspark ile iş birliği yaparak, Birleşik Krallık ve Avrupa Ekonomik Alanı (EEA) kullanıcılarına Lightning Network üzerinden Bitcoin ödemeleri sunmayı planlıyor. Bu hizmet, gençlerin artan taleplerine yanıt vermek amacıyla katman-2 teknolojisini kullanarak hızlı ve düşük maliyetli BTC işlemleri gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Merkez Bankası Yeniliği: ECB Kripto Katılımını Derinleştiriyor
Avrupa Merkez Bankası (ECB), dijital euroyu test etmek amacıyla bir yenilik merkezi kuruyor ve hazırlık süreci sona yaklaşmakta. Blockchain teknoloji firması COTI ile iş birliği yaparak dijital euro için gerekli teknolojileri geliştirmekte.
Proje, kullanıcı gereksinimlerini analiz etmeye ve farklı kullanım senaryolarını araştırmaya odaklanıyor. ECB, Dijital Euro Uzlaşma Platformu (DESP) için gerekli sağlayıcıları 2025 yılına kadar belirlemeyi planlıyor. Bu durum, gelecekteki uygulamalar için sağlam bir temel oluşturuyor.
Ancak, stablecoin şirketleri bu düzenlemelerden yeterince yararlanamadıklarını belirtiyor. Tether CEO’su Paolo Ardoino, Avrupa’da stablecoin düzenlemelerinin yerel bankaların kapanmasına neden olabileceğini ifade etti. Özellikle, stablecoin ihraççılarının rezervlerini sigortasız banka mevduatlarında tutması gerektiğini vurguladı ve Avrupa’daki banka sigorta tavanının 100.000 € olmasının ciddi likidite riskleri yaratabileceğini belirtti.
Josh Caplan da Tether CEO’sunun sözlerine atıfta bulunarak, “Birçok” Avrupa bankasının “önümüzdeki birkaç yıl içinde” “batabileceğini” ifade etti.
AB’de Uygun Bir Düzenleyici Ortam
Tüm bu gelişmeler, küresel finansal sistem üzerinde etkili sonuçlar doğuracak. AB’nin sağladığı net düzenleyici çerçeve, özellikle MiCA haliyle, finansal kurum
Genç nesillerin dijital varlıklara olan ilgisi, geleneksel finansal hizmetlerin evrim geçirmesine ve bu alanda yenilikçi çözümlerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Kripto paralar ve dijital varlıklar, özellikle mobil uygulamalar aracılığıyla yatırım yapmak isteyen genç kullanıcılar için çekici bir alternatif sunuyor. Bununla birlikte, şirketlerin bu yeni nesil yatırımcıların ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için daha esnek ve kullanıcı dostu platformlar geliştirmesi gerekiyor.
Öte yandan, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) dijital euro projeksiyonu, dijital para birimlerinin yönetimi ve benimsenmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Dijital euro, sadece merkez bankalarının dijital çağda nasıl varlık göstereceğine dair bir örnek değil, aynı zamanda finansal istikrar ve tüketici koruması açısından da yeni standartların belirlenmesini zorluyor.
Tüm bu süreçler, kripto para birimlerinin kabulünün artması ve çeşitli finansal hizmetlerin dijitalleşmesi için bir zemin oluşturuyor. Ancak, düzenleyici kurumların sektörle yakın bir işbirliği içinde çalışarak, hem inovasyonun önünü açması hem de yatırımcıların korunmasını sağlaması büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, farklı ülkelerde uygulanan düzenlemelerin çeşitliliği, küresel ölçekte uyum sağlamanın zorluklarını beraberinde getiriyor.
Sonuç olarak, Avrupa’nın finans ekosistemindeki dönüşüm, hem fırsatları hem de riskleri barındırıyor. Hem geleneksel finans kurumları hem de yeni nesil dijital platformlar, bu dinamik ortamda başarılı olmak için sürekli olarak adapte olmaları ve yenilikçi çözümler sunmaları gerekecektir. Gelecek yıllarda, bu dönüşüm sürecinin nasıl evrileceği, yatırımcı güvenliği, teknik altyapı ve düzenleyici çerçevelerin ne ölçüde gelişeceğiyle doğrudan bir bağlantı içinde olacaktır.